sendetiklat Sahip | Gönderilme Tarihi: 20 Nisan 2009 14:31:42
"Bu artık bizim dünyamız.. elektronun ve devre anahtarlarının dünyası.. saniyede akıp giden veri birimlerinin güzelliği. Çıkar peşinde koşuşan açgözlülerin elinde olmasaydı son derece ucuz olabilecek, zaten mevcut olan bir hizmeti para ödemeden kullanıyoruz. Keşfe çıkıyoruz.. ve sen bize suçlu diyorsun. Bilgiyi arıyoruz.. ve sen bize suçlu diyorsun. Bizim ten rengimiz, milliyetimiz, dinsel bağlantılarımız yok.. ve sen bize suçlu diyorsun. Sen atom bombaları yapıyor, para için savaşlar çıkarıyor, öldürüyor, hile yapıyor ve bizi bütün bunlan kendi iyiliğimiz için yaptığına inandırnıaya çalışarak yalan söylüyorsun.. hala biz suçluyuz. Evet ben suçluyum. Suçum merak."
The Mentor
( "The Conscience of a Hacker," by the Mentor, Phrack Inc., Volume One, Issue 7, phile # 3, 08/1986
[bkz. http://www.eff.org/ ya da http://www.flashback.se/archive/ ]
Ayrıca bkz. Bruce Sterling, The Hacker Crachdown, Bantam, New Yorh, 1992 (paperback 1993), sf I20-135 )
Yukandaki sözler, "Bilgisayar Yeraltı Dünyası"nın efsanevi ismi Mentor'a ait. FBI tarafından tutuklandıktan kısa bir süre sonra bu sözcükler, BBS'lerde(BBS: Bulletin Board System. 80'lerin bilgisayar şebekelerinde çalışan, dönemin görece az sayıda "bağlı" profesyonellrinin ve "iletişim amatörleri"nin kullandıgı metin bazlı bir haberleşme sistemi) dolaşmaya başlamıştı bile. Hacker'lar, iki bilgisayarın, (kimilerine göre, iki telefonun) birbirine baglandığı anda başlayan tarihlerinde, bir çok biçimde adlandırıldılar, çevreleri kimi zaman çekici, kimi zaman ürkütücü bir efsaneler halesiyle kuşatıldı. Şu anda bir çoğunuzun kullandığı işletim sistemlerinin temellerini atan kişilerin de aralarından yetiştigi bu "meraklı çocuklar", yaklaşık on-on bir yıldır "suçlu" diye anılıyorlar.
"Hacking"in sözcük anlamı, "kesmek", "yarıp açmak' , "kırmak"... "Crack", yani bire bir "kırmak", hacking eylemlerinden yalnızca birini tanımlamak için kullanılıyor. "Yarıp açmak", "içine bakmak" sözcüklerini kullanmak, semantik olarak da, politik olarak da daha yerinde olur. "Kırmak" söz konusu olduğunda, bu, yıkıp dağıtmaktan çok, buzu kırıp ardındakine ulaşmak anlamında kullanılır. Buzu kırmak, aynı zamanda ardında yatana bir hayat imkânı sunmak, ona can vermek de değil midir? Onu etkiye, etkileşime, yani dönüşüme açmak...
"Hack"in bir anlamı da "sızmak"tır. Hacker bir sistemden içeriye süzülürken, bu eylemi de bir etki altında gerçekleştirir. Viral bir etki. "Merak Virüsü"nün yayılma yollarından biri de "hacking"dir.
Hacker'ların bir tür "ata"ları olarak gördükleri beat kuşagının kült ismi William Seward Burroughs, dilin virüs oldugunu söyler. Bir virüs, koruyucu bir kılıfla kaplı bir DNA ya da RNAdan ibarettir, nükleik asitte kodlanmış mesajdır. İçeriği kendini kopyalamak olan bir mesaj. Virüs mesajın ilettiği emrin ta kendisidir. Dildir... Sözcük ve söz...
William S. Burroughs, romanlannda ya da teorik metinlerinde geliştirdiği bu kuramın bir silahı olarak sunmuştu ünlü "cut-up" teknigini. Brion Gysin'la birlikte geliştirdikleri bu teknik, dil'ın viral etkilerine karşı, "sözü yarmak" eyleminin bir aracıydı. Yani dili "hack" etmek... Denetimin dilini, bu dille bulaşan atalet ve boyun eğme virüsünü, semantik yarılmalar, kesip farklı bileşimler içinde yeniden bir araya getirilen, birer "buz kırıcı"ya dönüşen karşı-sözcüklerle, yine kendini kopyalayarak çoğalan viral bir mekanizma ile alt etmek..
Virüsü virüsle vumak tıbbın eskiden beri bildigi şeydir. Ama bir virüsün asla tümüyle denetlenemediğini de öğrenmiştir tıp. Denetim mekanizmalan kendi viral etkilerini şebekenin tümüne salarken, bir yandan da kendisini dönüştürecek, mutasyon geçirerek yayılıp denetimi yeniden ele geçirecek bir anonim akla hizmet ettiklerinin farkında degillerdir. Ağın tümüne göz diken viral, sentaktik iktidar, varoluş/yayılış eylemi sırasında kurduğu sistemi başka viral etkilere de açar. Virüs virüsü dönüştürebilir. Denetim karşıtı viral etki, bulaşıcı düşüncelerle, merak "solucan"ları ve muhalefet etkileriyle yayılmaya başladı mı, durdurmak zordur.
Önce şebekenin içinde, geçici, geçtikleri her yerde iz bırakan göçebe zonlar kurarak işe başlarlar. Wachowski Kardeşler'in şimdiden kültleşen filmi Matrix'deki Oracle çevresi ya da Morpheus'un gemisi böyle bir göçebe viral zondur. Denetim merkezleri ve güvenlik uzantıları tüm şebekede bu zonları arar. Şebeke yeni düğümler, dügümlerden oluşan kompleksler ve veri bankalarıyla, alternatif şebekeler oluşturarak kesişen çokuluslu şirket aglarıyla büyüdükçe, göçebe zonların sayısı da, anonim özgürlüğü ve etkisi de artar.
Enformasyon mülkiyetiyle can bulan yeni egemen sanal sınıflar, bilgiyi ve teknolojiyi tekellerine almaya çalıştıkça, bu viral zonlar söz konusu enformasyonu örten buzu deler, verinin kaynak kodunu kırarak şebekeye salar ve teknolojiyi erişilebilir kılar. İletişim teknolojisinin en üst düzeyi, zaten bu gezici zonların erişimi dahilindedir. 80'lerin Hacker Etigi, "tüm enformasyon özgür olmalıdır" der ve şöyle devam eder: "Bilgisayarlar hayatı daha iyi de kılabilir, daha kötü de..."
"Enformasyon Çağı"na girdik gireli, başımız dönüyor. Enformasyonu ulaşılmaz kılan şeylerden biri de akış hızı. Zihinsel algı kalıplarını dönüştüren, Paul Virilo'nun insanların zaman-mekan duygularını yitirmelerine, atalet haline g8mülmelerine yol açtıgını ileri sürdüğü ve "dromoloji" diye adlandırdığı bu hız, enformasyonun biri gelirken digerini silmesine de yol açıyor. Enformasyon hızı, iletişim şebekelerinin yaygınlıgı ve medyatik etki, büyük bir hızla kişiyi enformasyon kullanıcısı olmaktan çıkarıp, "seyirci" haline dönüştürüyor, olup biten her şeyi de bir "gösteri". Seyirci her şeyi görmek, işitmek ve unutmak zorunda. Sitüasyonist Guy Debord'un "Gösteri Toplumu" adlı sarsıcı kitabıyla anlatmaya çalıştıgı da buydu: Sürekli bakan ve hiçbir şey yapmayan kişi: işte seyirci... "Varlığı görünüş, hakikati de yalan" olan Gösteri Toplumu'nun ideal bireyi...(Bkz. Guy Debord, Gösteri Toplumu ve Yorumlar, çevirenler: Ayşen Ekmekçi - Okşan Taşkent, Ayrıntı, İstanbul, 1995)
Kuşkulu bir ölümle can veren Guy Debord da bir tür hacker'dı, kitabı ve kurduğu "Intemationale Stiuationisme" hareketi de bir tür hacker'lar topluluğu. Debord, gösteri açlığıyla kudurmuş arena yamyamlığı ve bir topluluk oluşturmak arasındaki asli ilişkiyi kendine dert edinen bir zihin-kırıcıydı. İşte gündelik hale gelmiş faşizan şiddet, devlet terörü, mikro-savaşlar, etnik çılgınlıklar, organ ticareti, ekolojik yıkımlar ve içine gömüldügümüz mutlak bir atalet hali... İletişim teknolojilerinin hızlı gelişimii ve daha da hızla yaygınlaşmasıyla denetim mekanizmalarını bulaştıran viral enformasyon tüketimi, bir çogul yalnızlık ve atalet halini milyarlarca insana yayarak, onlan post-endüstriyel, post-nasyonal, post-kentsel bir getto karşı-kültürüne kapatarak, bir `küresel köy'den kozmik bir getto doğurduğu, dahası mutlak edilginleştirme yöntemleriyle her bireyi kendisi için bir getto haline getirdiği, `Gösteri toplumu'nun bu yeni formunda, Debord'unki gibi keskin bir bakış ve hakiki bir duruşa, rahatsız edici bir eleştirelliğe her zamankinden çok ihtiyacımız var.
Hacker, yarma, kırma, sızma eylemiyle, bir anlamda enformasyon iletim hızını ve dolayısıyla "hızın ekonomi-politiği"ni kesintiye uğratır. Hacker elde ettigi enformasyona bir TV seyircisinden daha çok değer verir. Onun için enformasyona ulaşabilmek, özgürlüktür. Onu özgürlüğünün simgesi olarak kaydeder ve şebeke üzerinden Öteki ile paylaşır.
İletişim teknolojilerinin gelişimi, (sözde) “interaktif” ve mobil televizyona doğru gidiyor. "Infotainement", "Cybertainement"(Infotainement:Enformasyon-eğlence; Cybertainement: Siber-eğlence) gibi sözcükler, bilgisayar ve iletişim ağı kullanıcılarını değil, bildigimiz televizyon seyircilerini, o mükemmel, atıl tüketiciler topluluğunu hedefliyor. Ülkemize özgü bir kurnazlıkla, demode, düşük CPU'lu, "her şey üzerinde" anakart, biraz RAM, bir "soft modem", Windows CE tarzı bir portatif işletim sistemi, bir klavye, bir mouse ve bir de 14" monitörden oluşan, ucuz OEM çevre birimleriyle donatılmış, "bilgisayar olmayan", ama "hem dvd, hem tv, hem müzik seti, hem internet aracı vs." olan ıvır zıvır, gazete promosyonlarında boy göstermeye başladı bile. Yurt dışında da Playstation lI geldi geçti, Microsoft "X Box"unun pazarlama faaliyetlerine başladı. Tüm bunları taçlandıracak ve mobil, kablosuz iletişimi ucuzlatıp "kitlelerin erişimine açacak", GSM sektörüyle medyayı buluşturacak olan "WAP" da cabası... Kablo teknolojisi de fiber optigin egemenligiyle, özellikle şirket ağlarının bant genişliğini artırarak bu gelişimin,altyapısını hazırlıyor. Buzdolabı üstü mini tv/dokunmatik internet kutuları da alışverişi ayagımıza getirecek. Elektronik ticaret televizyon seyircilerini seviyor. Öngörülen gelişme olursa, bilgisayar (ve enformasyon) kullananlar öncelikle şirket çalışanlan olacak, gerisi de "eğlenceye dönüşmüş enformasyon"u ve metalaşmış bitgiyi tüketecek.
Hacker'ların uydulan, dolayısıyla televizyon programlarını (bu arada cep telefonlarını da) daha şimdiden kırdıklarını hatırlatalım. Şebekeye açık televizyon kutularını neyin beklediğini siz tahmin edin. Pembe dizinin en heyecanlı yerinde, kızı kimin kapacağına interaktif olarak karar vermeye çalışırken ya da diş macunu seçerken, veledin birinin geçici bir zondan sizi Kropotkin ya da Nietzsche'nin viral etkilerine maruz bırakması çok mümkün. Yani hacker'lar gelecekte daha da popüler olacaklar!
Şebeke büyüdükçe, popüler ilgi Matrix'e doğru aktıkça, hayatlar giderek daha sanal, alemler daha siber oldukça, efsane virüslerinin de etkisi artıyor. Hacker'lar, neredeyse internet ve diger iletişim ağlarında olup biten tüm olağandışılıklardan sorumlu tutulmaya başlandı. Son zamanlarda bilgisayarlarımızı vuran virüslerden kaçının bir hacker (-ki hacker özel bir amaçla daha çok "worm", yani geçtiği yerde güvenlik delikleri açan bir tür "solucan" kullanır), kaçının bir internet güvenlik ya da anti-virüs uzmanı tarafından ortalığa salındığını biliyor musunuz? Bilemeyiz. Ama genellikle anonim bir hacker'ın suçlandığı elektronik soygunların % 90'ının banka çalışanları ya da yakınlan tarafından, sağda solda bulunan hazır programlar ve biraz da "sosyal mühendislik"le(Social Engineering: Sosyal Mühendislik. Cracker'ların sıkça kullandığı bu terim, insanları kandırarak şifre, kullanıcı adı vb. bilgileri edinme eylemine verilen addır. Jargon'da, hardware ve software'in yanı sıra bir "wetware" tekniği olarak da anılır.) gerçekleştirildiği, artık istatiksel bir bilgi.
Hacker, bir virüs yazıcısı, veri hırsızı ya da elektronik dolandıncı degildir.
Sistemlere sızan herkes de hacker değildir. Bu işlerin çoğunu, biraz nette dolaşarak bulup indirebileceğiniz programlarla, şifre kırıcılar, internet solucanları, virüs kodlarıyla da yapabilirsiniz. Özel şirketlerin güvenlik uzmanları, ya da hükümetin tuttuğu, yetiştirdiği cracker'lar her yere sızıyor, bu aradasizin elektronik posta kutunuza da. Internet'te sizi yalnızca hükümet ya da güvenlik uzmanlan değil, e-ticaretin tüm gözleri izliyor. Hakkınızdaki her türlü bilgi değerli bir istatistik parçası, alınıp satılabilir bir meta. Elektronik göz ve kulaklar her yerde, işte, evde, sokakta... Ama hacker sizden daha şanslı, onun anonima kalkanları, karşı izleme teknolojileri var. Kendisini koruyor. Etrafında oluşturulan medyatik suçluluk çemberinden koruyamıyor ama. Öte yandan, belki de binlerce genç,yalnızca bu efsanevi aura yüzünden ilk hack'ine girişiyor.
Bir yerde bir sistem varsa, o sisteme sızma, onu kırma imkanı da vardır. Sonsuz güvenli bir sistem, bir enformasyon hapishanesi henüz yapılmadı. "İktidarlar her zaman kendilerine ait bir merkezin ve bu merkezden yayılarak tüm evreni kuşatan ve her noktasını denetleyebildikleri bir ağın düşünü kurarlar anonim akıllarıyla."(Ö. Uçkan, "Enfomasyon Mimarileri", Domus M içinde, sayı 2, Aralık - Ocak 2000, sf. 69) Anonim aklın bu tehlikeli düşü yine de kaygı verici: "Günümüzde askeri-endüstriyel kompleksin silahlanma yarışı, `Enformasyon Devrimi' sayesinde bilimsel bilginin tümünü militarize etmiş durumda."(Paul Virilio, "İkinci Topyekün Caydırma Eşiğinde Yeni Bir Yüzyıl" (Serhan Ada'yla sdyleşi, Domus M içinde, sayı 2, Aralık - Ocah 2000, sf. 74)
Ama neyse ki, şebekenin içinde gezinen viral dügümler, bazı şeylerden de haberdar olmamızı sağlıyor, belki de sivil bir önlem almamızın imkanlarını da sunuyor. Nerede iletişim varsa orada topluluk vardır. Siber alem, iletişim toplaluklarının kurulduğu, dağıldığı, sonra yeniden bir araya geldiği bereketli bir ortam. Hacker'lar bu alemde yalnız değil. Steve ]obs gibi merak virüsünün değerini bilen eski hacker'ların kurduğu "Electronic Frontiers Foundation" gibi sivil toplum kuruluşları, dünyanın her yerindeki insan hakkı ihlallerine tepki veren net toplulukları, ya da yalnızca kültürel meraklarla bir araya gelip farklı sosyal organizmalar oluşturan internet sanatçıları, hiper-metin yazarları, öğrenciler, feministler, zapatistalar, anarşistler, siberpunk'lar, giderek çeşitlenen ve zenginleşen karşıkültürler, alt-kültürler, haber grupları, tartışma ortamları.... Internet iyi ki e-ticaretten, sıkı denetlenen özel enformasyon mülkleri kurumsal şebekelerden ya da hükümet sitelerinden ibaret değil. "Sibernetik devletin kapalı devresinin etrafında, içinde, bir başka köksapsı ağ kuran, ona nüfuz ederek sürekli dönüşen ikinci bir uzay" var...(Ö.Uçkan, "Enfomasyon Mimarileri", a.g.y., sf. 69. [Rhizome:Köksap. Gilles Deleuze ile Felix Guattari'nin bu ufuk açıcı kavramı, en iyi örneğini ayrıkotu'nda bulur. Köksap, enlemesine uzayan kökleriyle yayılan, göçebe, yersizyurtsuz bir bitkidir. Özel bir muhalefet tarzıdır aynı zamanda. Baş etmesi güç, anonim ve göçebe bir muhalefet. Siber aleme de yakışır.])
Hacker, bilginin, bunun da ötesinde denetim altına alınmamış anlamın peşindedir. Kişisel çıkarının değil.
Bedava yazılımla insanların sistemlerine, kişisel çıkar elde etmek için giren kişi, hacker degil, yalnızca cracker'dır ve dedigimiz gibi, şirketlerde ya da hükümette bunlara daha sıklıkla rastlanır. Heyecan peşindeki veletler, ya da seri cinayet işleme cesaretini gösteremeyen psikotik virüs yazıcıları da bulunur içlerinde. Ama bu, etik sahibi bir hacker'ı sivil topluma karşı bir "suçlu" kılmaya yetmez. Militer sistemlere girerek Hindistan'ın nükleer savaş programlarını geçiktirmek, ya da Orta Meksika'da milislerin yaptığı bir köylü katliamını iki saat içinde tüm dünyaya duyurup geniş çaplı sivil bir protestoyla Meksika hükümetini sorumluluk almaya zorlamak bir suçsa, o başka... Mafya devlet bürokrasisi ile ilgili "gizli" belgeleri kamuoyuna duyurmak bir suçsa, bir çok ünlü köşe yazarı da şu anda içerde olmalıydı. Bilginin gizliligini ihlal suçu, onu kimin, hangi amaçla sızdırdığıyla doğru orantılı galiba.
Hacker teknoloji kullanıcısından çok, yapıcısıdır.
Kullandığımız işletim sistemlerinin (Unix, Mac Os, Windows vb.) çoğu, müzik programlarının hemen hepsi (etik gereği, hacking eylemi "estetik" olmalıdır ve tüm karşı-kültür grupları gibi onlar da sanata yeteneklidirler), bir çok masaüstü yayıncılık programı ve çoğu elektronik şebeke çözümü, şirketlerin de sonuna kadar kullandığı bu araçlar hacker'lar tarafından icat edilmiştir. Bu doğal. Çünkü, ancak bir sistemim tüm imkanlarını öğrenme merakı ve ihtiyacı içinde olan biri, o sistemi geliştirebilir. Telefon sistemi de böyle gelişmiştir, bilgisayar sistemi de. Bedene bir uzantı halinde eklenen bir çok üst düzey teknoloji ürünü protez de, ancak merakının peşinden giden hacker'lar sayesinde, kendi bedenleri üzerinde geliştirilmiştir. hacker, teknoloji üretirken, öncelikle öznenin sosyal bir organizasyon halinde kendini yeniden-oluşturmasına zihinsel ve fiziksel imkanlar sağlamak itilimiyle hareket eder. Hacker'lan tam bir karşı-kültür grubu kılan da, onları diğer karşı-kültür gruplarından ayıran da bu itilimdir. İletişim teknolojilerini, verili dilin ve enformasyon akışının yapısını kırarak onu sosyalleştirmek amacıyla, bir tür "semantik gerilla savaşı" için kullanır.(Anthony Jon Lev Anderson, Technology and Freedom, Politika-Felsefe-Sosyoloji - Disiplinlerarası Bitirme Tezi, 1993.)
Elektronik bir şebekede ilerleyen bir dijital solucan ya da insanın enformasyon şebekesi sinir sisteminde bir sinir hücresinden diğerine yayılan bir RNA virüsü benzeri davranışlar gösterir. Dil dolayımıyla alınan mesajlar, bir çocuğun beynindeki veri kopyalama mekanizmalarını harekete geçirerek sisteme yerleşirler(çocuk öğrenir).(Richard Dawkins, "Viruses oJ the Mind", 1991;
(Bulaşıcı düşünce ve ve fikirlerin viral yayılımı konusuyla ilgilenen Memetics hakkında yapılacak herhangi bir internet araştırması, bu makaleyle karşılaşmanızı sağlayacaktır. Aynı araştırma, Aristoteles'in "mimesis" anlayışından izler barındıran ve "aynı, eş vb." anlamlannı taşıyan "meme"nin, kendini kopyalayarak yayılan bir zihinsel "replikant" olup, fikirlerin yayılmasında asıl etken olarak bu viral birimin iş gördügünü düışünen çok sayıda ciddi araştırmacının çalışmalarıyla da tanıştıracaktır sizi. Memetiğin genetikle doğrudan bir ilgisi oldugunu ve "meme"lerin, hipermetinsel katmanları delip geçen eksenler üzerinde kayarak yayılmayı özellikle sevdiklerini de belirtelim...);) Düşünce bulaşıcıdır, dil viraldir, muhalefet kendini kopyalayarak yayılma eğilimi içindedir. Ama bir virüs, yapısı itibarıyla muhalif ya da iktidardan yana degildir. Bu yüzden, spontane ve öngörülemez davranışlar sergiler. Virüs, imkândır. Gelecek açık...
Özgür Uçkan
Kasım 2000
(Sadeleştirilmiştir)
|