mahonick ÜyePuan: 1768.5 | Gönderilme Tarihi: 04 Haziran 2009 22:39:17
Soru en eski öğrenme-öğretme araçlarından biridir.Sokrat’ın(M.Ö.470-399) öğrencilerini, onlara bildiklerini anlatmak yerine, düşündürücü sorular yönelterek eğittiği bilinmektedir. Günümüzde de soru sorma, etkili öğretim için gerekli en etkili ve önemli beceriler içinde yer almaktadır.Gerek ders kitabı gerekse ders işlenirken öğretmen ve öğrenciler tarafından sorulan ve sınavlarda yer alan soruların cevaplanması, cevapların tartışılması öğrenme-öğretme sürecinde önemli bir yer tutmaktadır.
Soru, aktif öğrenme uygulamalarının da vazgeçilmez araçlarından biridir.Bunun nedeni; sorunun uygun biçimde sorulması sorulması koşuluyla sağlanabileceği olumlu etkilerin yanı sıra, öğrenciyi zihinsel olarak aktifleştirmesi, aktif öğrenmeyi ve aktif düşünmeyi teşvik ediyor olmasıdır.Dikkat edilirse bu durum, aktif öğrenmenin en önemli iki şartından birinin, karmaşık zihinsel süreçlerin kullanımının yerine getirilmesi demektir.
Sorular, bunu hem bilişsel hem de bilişüstü strateji rolü oynayarak gerçekleştirir.Etkili soru sorma etkili düşünmeyi gerektirdiği ve kavramayı kolaylaştırdığı için bilişsel strateji rolündedir. Wong’un(1985) da belirttiği gibi, soru sormanın öğrenme malzemesinin aktif olarak işlenmesinde önemli bir yolu vardır.
Soruların Etkililiği
Genel olarak bakıldığında, uygun özellikleri taşıyan ve uygun biçimde sorulan soruların sağlıyabileceği başlıca yararlar şunlardır;
1-Soru sormak ya da sorulan soruları cevaplamak öğrenciyi düşünmeye yöneltir, zihinsel olarak aktifleştirir.
2-Sorular, öğrencilerin ilgisini çekmede ve yaratıcılığı teşvik etmede kullanılabilir.
3-Sorulara verdikleri cevaplar, öğrencilerin;düzeyi, gelişme hızı ve yönü hakkında bilgi verir. Böylece öğrencilerin güçlük çektikleri,yardıma ihtiyaç duydukları noktaları tespit eksikliklerinin giderilmesinde yardımcı olabiliriz.
4-Yazılı ya da sözlü anlatımdan sıkılan öğrencilere yazma ve konuşma fırsatı verir.
5-Soru sorma ve soruları cevaplama genelde öğrenci başarısını artırmaktadır.(Gall,1987)
Örneğin, Gall vedig(1987)’in çalışmasında ders kitabından aynı bölümü okuyup gelen öğrencilerden dersin soru-cevap yöntemiyle işlendiği oturumuna katılanlar, derste üst düzey soruları cevaplamada, daha başarılı olmuşlardır.Yapılan araştırmada, soruların, özetlemeden daha etkili olduğu görülmüştür.
Good ve Brophy(1984), sorunun etkili olmasının iki nedene bağlı olabileceğini düşünmüşlerdir.Bunlardan ilki,soruların iyi planlanmış ve yüksek katılımlı derslere ve en azından zamanın çoğunu boşa harcamadan öğrenme amaçlı etkinliklerle geçirilmesine elverişli olması; ikincisi ise, sorunun öğrenme etkinliklerine çeşitlilik getiriyor olmasıdır.
Gall’a gire soruların etkililik nedenleri şunlardır;
1-Araştırma ve Dönüt Etkisi: Öğrenciler, alıştırma yapma ve edimleriyle ilgili anında dönüt alma fırsatı bulmaktadır.
2-İpucu Etkisi: Sorular, öğrencilerin belli yerlere dikkat etmesini ve tekrarlamasını sağlamaktadır.
3-Sınav Soruları ile Benzerlik: Öğrenciler,soruya alışmakta, sınavlarda sorulan sorularla tanışmaktadır.
4-Öğrenciye Uygunluk:Sorular; yalnızı çalışmaktan, okumaktan,yazmaktan hoşlanmayan öğrencilere birlikte konuşarak öğrenme fırsatı vermektedir.
Soruların etkililiği öğencilerin yetenek, ön bilgi,yaş vb. Özellikleri, içerik,soru sorma ve cevaplama şartları vb. birçok değişkenden etkilenmektedir.Hamilton’un(1986) araştırmasında parça içi uygulama sorularının üniversite öğrencilerinin kavram öğrenmesi üzerindeki etkileri incelenmiştir.Okudukları parçadaki kavramları öğrenme düzeyi bakımından, parça içinde yer alan sorular üzerinde görülmüştür.Bu durum uygulama sorularının parçayı okuyarak kavram öğrenmeye uygun olmaması nedeniyle ortaya çıktığı düşünülmüştür.
Soru Türleri
Sorular, cevapları düşünülerek a) tek cevaplı ve b) çok cevaplı olmak üzere ikiye ayırabiliriz.Tek cevaplı soruların tek doğru cevabı vardır.Belli bir bilgi parçasını, bir olguyu hatırlamayı, tek bir kuralı ya da ilkeyi uygulamayı gerektiren sorulardır.Örneğin, ‘’Cumhuriyet ne zaman ilan edildi? , iki kere iki kaç eder? ‘’ gibi sorular bu grupta yer alır.
Çok cevaplı soruların birden fazla cevabı vardır.Öğrenciler bu tür soruları cevaplarken düşünce üretmek, çeşitli bilgileri ve ilkeleri kullanmak zorundadır.Örneğin ‘’Ekonomik krizden çıkış yolları nelerdir? , Sağlıklı yaşamanın kuralları nelerdir? ‘’ gibi sorular bu grupta yer almaktadır.
Görüldüğü gibi tek cevaplı sorular için öğrencinin, öğrendiklerini hatırlaması yeterlidir ve gereklidir.Oysa, çok cevaplı sorularda öğrenci hem zihinsel olarak daha etkin, hem daha yaratıcı olmak zorundadır.Kuşkusuz, her iki öğretimde her tür sorunun ayrı bir yeri vardır. Ancak, aktif öğrenmenin, zihinsel süreçlerin zorlanması şartına uygun olduğu için çok cevaplı sorulara olabildiğince çok yer verilmelidir.
Soru Düzeyleri
Soru düzeyi, bir soruyu cevaplamak için gerekli bilişsel düzeylerin karmaşıklık derecesi ile ilgilidir.Öğrenilenlerin tekrarlanmasını gerektiren sorular basit,bunun ötesinde geçen, öğrenilenler hakkında düşünmeyi, akıl yürütmeyi gerektiren sorular karmaşıktır.Karmaşık düşünme, aktif öğrenmenin vazgeçilmez şartlarından biri olduğu için, soruların düzeyi aktif öğrenme ortamlarında özel bir önem kazanmaktadır.
Soru düzeyleri ile ilgili olarak dikkat edilmesi gereken nokta, soruların hangi bağlamda sorulduğudur.Örneğin önceden çözülmüş problemleri çözmek, önceden yapılmış eleştirileri yinelemek bu etkinliklerin düzeyini bilgiye düşürecektir.Üst düzey soruların bilgiyi işleme sürecini derinleştirdiği ortaya çıkarılmıştır.
Mayer(1975) tanım soruları,parçadaki formülleri yazmayı,hesaplama soruları, formül kullanarak istenen değerleri bulmayı; model soruları ise, parçadaki kuralı uygulayarak yeni bir problem çözmeyi gerektirdiğini belirtmiştir.Soruların düzeylerine görede çeşitli sınıflamalar yapılmıştır.
1-Olguların Ezberi Soruları:Cümlelerdeki ayrıntıları hatırlamayı gerektirir.Örneğin; Ege bölgesine düşen yıllık yağış miktarı nedir?
2-Düşünceşerin Ezberi Soruları:Ana düşünce cümlesindeki genel düşünceyi hatırlamayı gerektirir.Örneğin; Güney bölgelerinde yazın çöl sıcağı yaşanırmı?
3-Anlamlı Öğrenme Soruları:Ayrıntıları gerçek düşünce etrafında örgütlemeyi gerektirir. Örneğin; Güney bölgeleri iklimi yazın çok sıcaktır, mı?
Soru Sorma Zamanı
Soruları zamansız sormak, öğrencileri soruya boğmak yarardan çok zarar getirebilir. Öğrenciler,aktifleşmek,bağımsızlaştırmak ve düşünmek yerine; edilgin,bağımlı ve düşünmez duruma gelebilir.Tartışmaları izleyemedikleri için konuyu öğrenemeyebilirler.Bu nedenle soruların ne zaman sorulacağı özel bir dikkat gerektirir.
Dillon’ın(1987) soru sorulması gereken zamanlarla ilgili şu tespitleri ilginçtir;
-Tartışmayı başlatma:Derinlemesine tartışmayı önlemekte, ders öğretmeninin soru sorduğu, öğrencilerin yanıtlarını öğretmene söylediği oturumlara dönüşmektedir.
-Bir noktayı açıklama:Açıklayıcı bir cümle ile daha kolay yapılacağı için soru sormak gereksizdir.
-Öğrenciler konuşurken takıldığında soru sormak öğrenciyi engelleyecek ve iletişimi koparacaktır.
-Önceden belirlenen cevabı almak için uğraşmak, öğrencinin bağımsızlığını zedeleyecek, onun değişik düşünceler üretmesini engelleyecektir.
-Öğrencinin sorusunu soruyla karşılamak öğrencinin soru sormaya hakkı yokmuş gibi bir izlenim bırakabilir.
-Soru sorarak öğrenciyi derse katmaya çalışmak, ilk bakışta yararlı görünse bile,öğrencileri ansızın soruyla karşılaşmaya hazırlıklı olmaya,dolayısıyla, konuşmaları dinlemekten çok ne söyleyeceğini düşünmeye yöneltebilir.Böyle durumlarda sessiz öğrencinin de söyleyeceklerinden emin olana kadar beklemeli, onun konuşmalara katılmasını sağlayabilir.
-Öğrencilerin kişisel duygu ve düşüncelerini sormak da onların çekingen davranmalarına ve susmalarına yol açabilir.Bunu herkesin içinde yapmak yerine,yalnızken yapmak, onların kendilerini ifade etmelerini beklemek ve ipuçlarını değerlendirmek daha uygun olabilir.
Düşünme Süresi
Düşünme süresi, sözel etkileşim sırasındaki konuşmalar arasında yer alan duraksamalardır.Genelde, günlük yaşamda ya da öğrenme sürecinde bireye gelen bilgilerin işlenebilmesi için belli bir düşünme süresi gereklidir.Aksi taktirde, işlenmeyen bilgiler kaybolacaktır.Düşünme süresi, öğretmenin ve öğrencilerin konuşmalarından ya da sorularından sonra kullanılır.
Kowe (1969), soru sorma sürecindeki düşünme sürelerinin ayrı ayrı ele almakta ve öğretmenin soruyu sormasından sonraki süreye I. Düşünme süresi, öğrencinin cevabını verdikten sonraki beklemeye II. Düşünme süresi demektedir.
Fowler(1975), ise; a)Öğretmenden sonra, b)Öğrenciden sonra, c)Öğrenci arası, d)Öğretmen arası olmak üzere dörde ayırmıştır.Öğretmenden sonra, öğretmen konuşmasını öğrenci konuşmasının; öğrenciden sonra ise, öğrenci konuşmasını öğretmen konuşmasının izlediği durumlardır.Öğrenci arası, aynı öğrencinin iki konuşmacı ya da farklı öğrencilerin konuşmaları arasındaki süre iken; öğretmen arası, öğretmenin iki konuşmacı arasındaki süre olarak ele alınmaktadır.Düşünme süresi, öğretmen ya da öğrenci tarafından başlatılır ve kullanılır.
Düşünme Süresinin Yararları
Öğretmen Açısından Öğrenci Açısından
Daha az konuşma Daha uzun cevaplar
Bazı sözleri daha az yineleme Daha fazla konuşma ve daha az yanlış cevap
Daha az soru sorma Cevap çeşitliliğinde artış
Daha az zincirleme soru Öğrencilerin başlattığı konuşmalarda artış
Üst düzey sorularda artış Öğrenci-öğrenci etkileşiminde artış
Alt düzey sorularda azalma Dersin kolay olduğunu düşünme
Teşvik edici sorularda artış Öğrencilerin anlamamalarında azalma
Daha az taklit Güven artışı
Alt düzey tepkilerde azalma Dersi sevme
Daha az söz kesme
Konuşmalar arasında daha uzun duraksamalar
Daha yüksek başarı
Öğretmenlerin en sık yaptığı soru sorma hatalarından biri, öğrenciye yeterli düşünme süresi vermemektir.Örneğin, Rowe’ın(1974) araştırmasında öğretmenlerin öğrencilere tanıdıkları ortalama düşünme süresinin 1 saniye olduğu çıkarılmıştır.Bu daha çok sözcükler arasındaki çok kısa duraksamalar ve birşey söyledikten sonra ne söyleyeceğini düşünme biçiminde olmaktadır.
Riley’nin(1986) araştırmasında, düşük düzeyli sorulara verilen uzun düşünme süresinin başarıyı düşürdüğünü, üst düzey sorulara verilen uzun düşünme süresinin ise başarıyı arttırdığını ortaya çıkarmıştır.
Soruların Netliği
Etkili soru sormanın en önemli şartlarından biri soruların netliğidir.Anlaşılmayan sorular karmaşa yaratır ve zaman kaybettirir.Bu nedenle öğrenciler soruyu anlamadığında soru değiştirilmeli, başka şekilde sorulmalıdır.İyi soru, neyi yoklamak istiyorsak onu soran sorudur
Soruların Güçlüğü
Öğrencilere yöneltilen sorular ne cevaplayamayacakları kadar güç ne de çok kolay olmalıdır.Gayret ederek, uğraşarak cevaplayabilecekleri sorular öğrencileri güdüleyecektir. Öğrenciler, çok kolay soruları cevaplamaktan zevk almazlar.Bütün çabalara karşın cevaplayamadıkları sorular ise, öğrenilmiş çaresizliğe-ne yaparsa yapsın başaramıyacağı inancına- yol açabilir.Soruların güçlüğü, içeriği ve düzeyiyle ilgilidir.Örneğin, çok özel bilgileri hatırlamak, üst düzey soruları cevaplamaktan daha zordur.
Destekleyici Tutum
Öğretmenlerin soruları sorarken ve cevapları alırken cesaretlendirici bir tutum sergilemesi önemlidir.Aksi taktirde öğrencilerde kaygı, utanç, heyecan gibi duygular ortaya çıkacak ve öğrenciler uygun cevaplar üretemeyeceklerdir.Hatta, soruların cevaplanması gereken sorular şeklinde değil, öğrencilerin o konudaki düşüncelerini öğrenmek istercesine sorulmasında yarar vardır.Örneğin, ‘’Plastik malzemeler ile metal malzemeler arasında ne fark vardır? ‘’ yerine‘’Plastik malzemeler ile metal malzemeler arasında ne fark olduğunu düşünüyorsunuz?’’ şeklinde sormak daha az kaygı yaratacaktır.
Destekleyici tutum, öğrenciler soruyu cevaplarken de sürdürülmelidir.Öğrencilerin söyleyeceğini netleştiremediği durumlarda soruyu daha da açarak, cevabını geliştirici ipuçları vererek ona yardım edebiliriz.Destekleyici tutum, öğrenci yanlış yanıt verdiğinde daha da önemli duruma gelmektedir.Yanlış cevabı duyunca doğrudan yanlış olduğunu söylemek, hele hele alay edici,aşağılayıcı sözler söylemek, sinirlenmek öğrencinin daha da korkmasına ve bildiklerini de unutmasına yol açacaktır.Bunun yerine, ona yanlışını hissettirmek, tekrar düşünmesini istemek, neden öyle düşündüğünü sormak, soruyu değiştirerek sormak, özellikle yanlışın kaynaklandığı noktaları netleştirici daha basit sorularla karışıklığı gidermeye çalışmak, gerekirse ilgili bilgileri yinelemek yararlı olabilir.Böylece, öğrenciye hiç değilse ne biliyorsa onu söyleme, soruyu kısmen cevaplama fırsatı verilmiş olacaktır.
Yalnızca eksik ya da yanlış cevaplarda değil doğru cevaplarda da destekleyici tutum önemlidir.Doğru cevapla ilgilenmemeli,’’evet’’ deyip başka sorulara ya da öğrencilere geçmek de öğrencinin ilgisini azaltacaktır.Bunun yerine o cevabı pekiştirmek,övmek, önemli noktalarına dikkat çekmek,sonraki soru ya da açıklamayı ona dayandırmak,bazı eklemeler yapmak, kısacası o cevabın ve doğruluğunun farkında olduğunu belli etmek öğrencinin ilgisini artıracaktır.Öğrencilere kendi cevaplarını değerlendirme fırsatının verilmesi de çok yararlı olabilir.Bu bir anlamda ‘’ size güveniyorum, siz kendinizi değerlendirebilirsiniz.’’ mesajı vererek destekleyici tutum sergilemektedir.
Destekleyici tutum,konuşmayı istemeyen öğrencileri de cesaretlendirecektir.Çünkü o öğrencilerin çoğu, söyleyecekleri birşey olmadığından değil, yanlış yapmaktan çekindikleri, utangaç oldukları için susmaktadır.Yanlışların cezalandırıldığını, olumsuz tepkilere yol açmadığını görmek onları da cesaretlendirecektir.Ayrıca, onların da konuşacağı ortamlar yaratmak, örneğin;herkese soru vermek, cevaplayıcıları kurayla belirlemek de ilk adım, atmalarını sağlayacaktır.
Öğrenci Soruları
Geleneksel olarak kullanılan soru-cevap yönteminde öğretmen soruları soran ve cevaplayan(değerlendiren) kişi olduğu için baskın bir rolün olması, yani öğrenciye soru sorma fırsatının verilmiyor olmasıdır.Oysa yapılan araştırmalar öğrenci sorularına daha fazla yer verilmesinde yarar olduğunu göstermektedir.Örneğin yapılan bir araştırmada öğrencilerin çoğunun, öğretmenin sorularına bir iki sözcükle cevap verdikleri gözlenirken, arkadaşlarının sorularına altı ve daha fazla sözcüklerle cevap verdiği tespit edilmiştir.
Soru Sormada Kaçınılması Gerekenler
1. Soruları yinelemekten kaçınılmalıdır.Yinelemek öğrencinin dikkat etmesini önler, zaman kaybettirir, düşüncelerin dağılmasına yol açar.Ancak zorunlu durumlarda, özellikle küçük çocuklarla çalışırken yinelemek gerekebilir.
2. Öğrenci cevapları da yinelenmemelidir.Yukardaki mahzurların yanı sıra; öğrenciler, iyi açıklayamadıkları için öğretmenin tekrar açıkladığını düşünebilirler.
3. Soruyu sorup arkasından cevabını söylemek de farkında olmadan yapılan hatalardan biridir.Böyle yapmak, öğrencilerde onlara güvenilmiyormuş, cevaplarına inanılmıyormuş izlenimi bırakabilir.
4. Sorunun öğrenciye değil sınıfa yöneltilmesi gerekir.Aksi taktirde,sorunun yöneltildiği öğrenci dışındaki öğrenciler soruyla ilgilenmeyecektir.
5. Bütün sınıfın dikkatini toplayabilmek için hep aynı öğrencilere değil, çeşitli öğrencilere söz verilmelidir.
6. Düşünmeyi teşvik etmediği için, cevabı evet-hayır olan sorulardan kaçınılmalıdır.
7. Sorunun cevabını bilemeyen öğrenciye ‘’haydi’’birşeyler söyle’’ gibi onun daha fazla takılmasına neden olacak tavırlar yararsızdır.Bunun yerine ipucu verilebilir ya da soru basitleştirilebilir.
8. Arka arkaya soru sormaktan, biri cevaplanmadan başka bir soruya geçmekten de kaçınılmalıdır.Bu uygulama öğrencinin kafasının karışmasına yol açar.
9. Amaçsız, soru sormuş olmak için soru sormaktan kaçınılmalıdır.
10. Anlaşılmaz ve çok uzun sorulardan kaçınılmalıdır.
11. Öğrencilerin sorduğu soruları cevaplamaktan kaçınılmalı ve diğer öğrencilere yönlendirilmeli, ancak diğerleri de cevaplayamazsa öğretmen cevaplamalıdır.
12. Öğretmen baskın olmaktan kaçınmalı mümkün olduğunca geri planda kalmalıdır.
13. Soru olduğu anlaşılmayan sorulardan kaçınılmalıdır.
|