Üye ol
Şifremi unuttum | Onay kodum gelmedi
Yardım

ÖĞRENME NEDİR?
astırmaadamı
Üye
astırmaadamı

Puan: 418

astırmaadamı şu anda çevrimdışı
Gönderilme Tarihi: 04 Aralık 2011 19:57:30

ÖĞRENME NEDİR?
Öğrenmeyi en geniş hatlarıyla bireyin davranışlarında ve bilgisinde geçirmiş olduğu yaşantılara bağlı olarak ortaya çıkan uzun süreli kalıcı değişiklik olarak tanımlayabiliriz.
Olgunlaşma sonucu ortaya çıkan değişiklikler, örneğin; boyun uzaması ve saçların beyazlanması öğrenme sonucu oluşmaz. Bunun yanında hastalık, yorgunluk ve açlık gibi geçici durumlarda ortaya çıkan değişmeler de öğrenme ile kazanılan değişimlerden değildir. Örneğin bir iki gün yemek yememe bireye açlığı öğretmez.
Öğrenmenin önemli olmasının bir nedeni, bireyin hayatta kalmasına yardım etmesidir. Hem insanların hem de İnsan altı varlıkların yasamı buna bağlıdır. İnsan altı varlıkların büyük kısmının gösterdiği davranışlar biyolojik olarak programlı olduğu için, öğrenilmemiş yani içgüdüsel davranışlardır. İnsan davranışlarının büyük çoğunluğu, doğduğumuz zaman davranış repertuarımızda yoktur. Örneğin; Konuşma, çeşitli tutum ve alışkanlıkları kazanma, yürüme, problem çözme gibi pek çok davranış hep öğrenilmiş davranışlardır.
Öğrenmeyle İlgili Temel Kavramlar
İçgüdü: Organizmada doğuşta var olan, biyolojik olarak programlanmış, karmaşık ve öğrenilmemiş, türe özgü davranışlara denir. İnsan altı varlıkların davranışlarının çoğu içgüdüseldir. Örneğin; örümceğin ağ yapması, ördek palazlarının hareket eden nesneyi takip etmesi gibi.
Güdü; Kişinin bilinçli olarak davranışlarının dayanağı olarak gösterdiği güçtür.
Tepi: Doğum ile birlikte getirilen, yaşam boyu devam eden basit
etki-tepki ilişkisidir. Belirli bir uyaran karşısında canlının belirli bir kas
kümesinin ya da organının öğrenme olmaksızın uyum sağlamak için bir
tepkiyi yapabilmesidir. Kuvvetli ışıkta göz bebeğinin küçülmesi, kalp
kaslarının çalışması gibi.
Tepki; Dış uyaranların canlıyı etkilediği anda canlıya yapılan yalın davranıştır.
Tepke (Refleks); Dıştan gelen bir uyarım sonucunda doğan istek dışı sinir etkinliğidir
Davranış; Organizmanın dıştan gözlenebilen ya da kendisince hissedilebilen tepki ve etkinliklerinin tümüdür.




ÖĞRENMEYE ETKİLEYEN ETMENLER
Olgunlaşma; Herhangi bir bilgi, beceri ya da tutumun öğrenilebilmesi için çocuğun bu öğrenimi gerçekleştirmeye hazır duruma gelmesi gerekir. Yani öğretilecek şeyi kavramaya, kullanmaya elverişli bir olgunluk düzeyine erişmiş olmalıdır. Olgunlaşma, bir şeyi öğrenebilmek için organizmada gerekli olan psiko-fizyolojik potansiyel güçtür: Altı aylık bir bebeğin gerekli kas gelişimini tamamlayamamasından dolayı yürütülmeye çalışılsa da yürüyememesi olgunlaşma için verilebilecek bir örnektir.
Yetenek farklılıkları; Aynı yaş grubundaki çocuklar arasında yetenekler ve özellikle de zihinsel yetenekler açısından gözlenen farklılıklardır. Diğer koşulları eşit olduğu zaman zeka yaşı takvim yaşından bir iki yaş ileride olan çocuklar, normal zihinsel gelişime sahip arkadaşlarından daha hızlı öğrenirler. Normal zekadaki çocuklar da zihinsel yetersizliği olan çocuklardan daha hızlı öğrenirler.
Güdülenme; İnsan davranışlarını etkileyerek yönlendiren, güçlendiren ve denetleyen içsel ve dışsal kaynaklı dürtü, istek ve arzular demetidir. Güdüler çeşitlilik gösterir. Fizyolojik (açlık, susuzluk, cinsiyet) ve psikolojik (yarışma, ödül, ceza, kıskançlık, sevgi ve saygınlık) güdülerin öğrenme üzerinde gerek olumlu, gerekse olumsuz etkileri vardır.
Biyolojik saat - ısınma dönemi; Kişinin, öğrenmeye en elverişli
olduğu zaman diliminin belirlenmesidir. Özellikle okul öğrenmeleri için önemlidir. Günlük öğrenim süresi içinde öğrencinin Öğrenme gücünün en elverişli olduğu zamanı belirlemek gerekmektedir. Öğrencilerin başarı grafiği, sabah ilk saatlerin Öğrenme İçin çok uygun olmadığını, ikinci dersten sonra başarı eğrisinin yükselmeye başladığını gösteren çalışmalar bulunmaktadır.
Geçmişteki yaşantı: Bireyin çevresiyle belli bir düzeydeki etkileşimleri sonucunda bireyde kalan izlerdir. Eski yaşantılar ya da başka bir ifade İle Önceki deneyimler öğrenmede oldukça önemli etkilere sahiptir.

Ayrıca öğrenmede alıştırmanın başarıyı artırdığı, yine Öğrenme sırasında öğrencinin aktif olmasının hazır bilgi vermekten daha etkili olduğu, öğrenilen malzemenin, tekrarı, alıştırma sıklığı ve biçimi, Öğrenmenin daha etkili ve kalıcı olmasını sağlayan etmenlerdendir. Bunların yanında Öğrenilecek konunun birden çok duyum boyutunu etkilemesi daha iyi sonuç alınmasını sağlar.



ÖĞRENMENİN DOĞASI ve ÇEŞİTLERİ
İnsan, zihinsel, duygusal ve psikolojik süreçler açısından çok çeşitli Şeyler öğrenebilecek güçtedir. Bu öğrenmeleri yerine getirirken farklı öğrenme türü ve yaklaşımı kullanır. Bunlar ana hatlarıyla beş grupta ele alınabilir:
• Koşullu Öğrenme
Canlının belirli uyaran karşısında gösterebildiği bir tepkiyi, doğal olarak o tepkiyi ayaklandıramayacak olan başka bir uyaran karşısında da yapabilmeyi öğrenmesidir. Örneğin gezmeye götürüleceği zaman Atta denilen bebek, kısa sürede bu sözcüğün sokağa çıkıp dolaşmak anlamına geldiğini kestirir. Annesi onu giydirmeye başlamadan bu sözcüğü söylediğinde ya kollarını kaldırarak kucağa çıkmak ya da giysilerini getirip kendisinin hazırlanmasını ister.
• Ezberleme
Herhangi bir bilgi, kavram ya da becerinin yeniden kullanılmaya uygun durumda bellekte yerleşmesine ezberleme denir. Ezberlemede hatırlama ve unutma önemli olan iki süreçtir. Hatırlama, ezberlemenin ne kadar etkili ve yeterli olduğunu ya da kalabildiğini gösteren süreçtir. Unutma Belleğe yerleştirilen malzemenin, zaman ve öteki etkiler yüzünden yitirilen boyutunu gösterir. Ezberleme ile öğrenme, son yıllarda haksız yere şimşekleri üzerine çeken bir öğrenme biçimidir. Ezbersiz Eğitim sloganları ile öğretimden bu önemli öğrenmenin kaldırılmasına çalışılıyor izlenimi edinilmektedir. Bu nedenle öğretimde ezberlemeye verilen ağırlığın nedenlerini ve gerçeklik düzeylerini her öğretmenin bilmesi gerekmektedir. Öncelik verilmesinde geleneksel olarak iki gerekçe etkilidir. Bunlardan birincisi, ezberlenen malzeme çeşidine göre ezberleme çeşitli zihinsel yeteneklerin geliştirilmesine yarar. Örneğin Tarih, İsim ezberleme belleği, matematik uslamlamayı, mantıksal ve felsefi genelleme yeteneklerinin beslenip gelişmesini sağlar. Ezberlemeyle ilgili ikinci önemli husus da şudur. Belleğe yerleştirilen bir malzemeyi yeni durumların çözümlenip karşılanmasında gereksinim duyulması halinde, hatırlayıp kullanma olası olmaktadır. Ancak okul öğrenmelerinde gereğinden fazla ezberlemeye yer verildiğini söyleyebiliriz.. Ezberlemenin zihinsel süreçler için gerekli bir öğrenme biçimi olması, bunun tüm öğrenmede ağırlıklı bir konuma gelmesini gerektirmemektedir. Bilim ve teknolojideki gelişmeler, bir zamanlar .ezberlenmek zorunda olunan bilgilere daha kolay ulaşıp kullanabileceğimiz sistemler oluşturmuştur. Bilgisayarlar, hesap makinaları bu tür araçlara örnek olarak gösterilebilir.
• Sınama ve Yanılma Öğrenmesi
Çocuk, doğduğundan itibaren önce etrafında olup bitenleri gözler, bu gözlediklerini dener, başarılı olursa denediği davranışı repertuarına katar. Babasının aldığı bisiklete binmek isteyen çocuk, önce nasıl binildiğini gözler, ayağını pedala nasıl koyacağını, seleye nasıl oturacağını, gidonu doğru tutarak bisikleti devirmeden pedalları nasıl çevireceğini ve nasıl dengede kalacağını gözler, sonra bu becerileri geliştirinceye kadar dener. Veya kapı anahtarını unutan ya da yitiren bir kişi eline aldığı bir deste anahtarın tümünü kapıda denemez. Benzerlerini ayıklar, anahtar deliğine uygun olabileceğini umduğu anahtarları dener.
• Problem Çözme
Bildiklerimizden yeni bir bileşik yaratarak, İlk kez karşılaşılan bir güçlüğe çözüm bulmak olarak tanımlanabilir. Problem çözmede, canlının bilgi ve beceri dağarcığındaki çeşitli tepki olanaklarından işe yarayabilecek olanlarla yeni bir birleşim yaratmak gerektirmektedir. Bu öğrenme biçimi Geştalt psikolojisinde özellikle Köhler'in deneylerinde kanıtlanmıştır.
• Yaratıcı Problem çözme
Temelde bireydeki yaratıcılığı geliştirmek ve ön plana çıkartmaktır. Modelde birey, doğuştan getirdiği ve baskı altında tuttuğu yaratıcılığı çeşitli etkinliklerle serbest bırakabilir, eğitebilir ve geliştirebilir. İnsanlar problem çözme amacına yönelik yaratıcı düşüncelerini genişletmeyi öğrenip bu yeteneklerini diğer yüksek düzeydeki düşünme becerileri ile birleştirebilirler. Bireylerin sahip oldukları yaratıcılıklarının değişik yaşlarda çevresel etmenlerle ne kadar değiştiğine İlişkin yapılan çalışmalar sonucunda şöyle bir dağılım ortaya çıkmıştır:
• 40 yaş: Yaratıcılık %2
• 30 yaş: Yaratıcılık %2 .
• 25 yaş: Yaratıcılık %2
• 17 yaş: Yaratıcılık % 10
• 5 yaş: Yaratıcılık % 90
Beyin En İyi Nasıl Öğrenir?
Perry, beyinin nasıl çalıştığına ve Öğretimle olan ilişkisine değinirken, tüm öğrenmenin beyin temelli olduğunu belirtir. Perry'e göre eğitim, pratik bir nörobilimdir ve bunun için her Öğretmenin nörobilimci olması gerekmez. Perry'nin üzerinde durduğu bazı konular şöyle özetlenebilir; Öğrenme ilgi (dikkat) gerektirir ve İlgi beyinin belli bölümleri tarafından aktarılır. Ancak nöral sistemler hızla, birkaç dakikada yorulur. Üç-beş dakika süren bir faaliyetle beraber nöronlar daha az karşılık verir hale gelir ve dinlenmeleri gerekir. Nöronlar birkaç dakika içinde iyileşir, ancak sürekli bir biçimde uyarıldıklarında etkili olamazlar.
Pek çok sınıfta olduğu gibi, çocuk beyni, bildiği ve güvenli bir ortamda bulunduğu zaman yenilik arar. Dolayısıyla çocuk sadece olgusal bilgileri duyarsa birkaç dakika içinde yorulur. Tamamen olgusal bilgilere yer veren bir dersin dört-sekiz dakika olması gerekir. Yoksa beyin, dışsal ya da hayal kurma gibi içsel etkiler arar. Öğretmen ders işlerken bu yeniliği yapmazsa hiç durmadan ve izole edilmiş bir biçimde olgu ve kavramların sunulması da yorucu etkiler ortaya çıkarır. Bütün bunlar çocuğun öğrenmesine engel oluşturabilir ve de aynı şekilde öğrenmeyi sevmemesine neden olabilir. Bu nedenle etkili bir öğretim İçin en İyi sunum, bu unsurları dikkate almayı gerektirir. Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse: öğretmen, öğrencilerine bir hikâye sunabilir. Bu hikâyenin öğrencilerin beyinlerinin duygusal kısımlarına ulaştığından emin olmalıdır. Bu, öğrencilerin beyinlerinin bilişsel bölümlerini bilgiler İçin hazırlayacaktır. Duygusal ortam İşe koşulursa (espri, empati, üzüntü) bilginin hazmedilmesi daha kolaylaşır. Bu durumda Öğrenciye bir ya da iki olgu verilebilir, bu olgular İlgili kavramlarla ilişkilendirilebilir. Bundan sonra bir diğer olguya geçilerek, kavramlar pekiştirilir.

Nörofizyoloji Kuramı
Beyin temelli öğrenme kuramı olarak bilinen bu kuramı sistematik hale getiren kişi Donald Hebb'dir. Hebb'in kuramı öğrenmeyi hem bilişsel hem de nörofizyolojik bir yaklaşımla İncelemesinden dolayı önem taşımaktadır. Hebb, beyindeki devrelerin çalışma şekli bilinmeksizin öğrenmenin doğasının anlatılamayacağını savunmaktadır. "Öğrenme eğer canlı bir dokuya sahip olan beyinde gerçekleşiyorsa, beyinin Öğrenmeden önceki ve sonraki yapısı arasında farklılık olmalıdır" düşüncesinden hareket eden Hebb, öğrenme sonucunda beyinde meydana gelen fizyolojik değişiklikleri araştırmıştır.
Hebb, öğrenme sonucunda beyinde fizyolojik değişikleri açıklamak için Hücre Topluluğu ve Faz Ardışıklığı olmak üzere iki kavramdan bahseder ve bunları şu şekilde açıklar.
Hücre Topluluğu: Bireyin karşılaştığı her nesne, beyinde hücre topluluğu olarak adlandırılan birbiriyle bağlantılı bir dizi nörondan meydana gelen karmaşık sistemi ateşler. Bunu açıklamada Hebb şu örneği kullanır. Bir kaleme bakarken dikkatimizi kalemin bir ucundan diğer ucuna doğru kaydırırız. Dikkatimizi bir noktadan diğerine kaydırırken beynimizde bulunan milyarlarca nörondan sadece bir kısmı ateşlenir. Herhangi bir nesne için ateşlenen nöron paketi sadece o nesneye Özgüdür. Başlangıçta, birbirinden bağımsız olan nöronların, örneğin, kalemin bir ucuna bakıldığında bir kısmı ateşlenir. Bu nöron grubu gözümüz kalemin diğer ucuna kaydığında ateşlenen diğer nöron grubundan ayrıdır. Ancak, kalemin iki ucuna denk düşen nöronların, ateşlenme zamanı arasındaki yakınlık nedeniyle nöron paketinin bu iki farklı bölümü birbiriyle İlişkili hale gelir
Faz Ardışıklığı: Faz ardışıklığı birbiriyle bağlantılı olan hücre topluluğu serisidir. Bir kez oluştuğunda, hücre topluluğunda olduğu, gibi, iç ve dış uyarıcılarla ateşlenebilir. Bir faz ardışıklığında yer alan herhangi bir hücre topluluğu veya topluluklarının kendi aralarında yaptığı bileşimlerden biri ateşlendiğinde, zihinde belirli mantıksal sıra İçerisinde düzenlenmiş bir düşünce serisi oluşur.
Diğer taraftan Hebb iki tür öğrenmeden söz eder
1. Hücre kümelerinin ve ardışık safhaların oluşturulduğu çocukluktaki
öğrenmeler,
2. Yetişkinlikte gerçekleşen, daha içgörüsel ve yaratıcı öğrenmeler.
Hebb'e göre yetişkinlikteki öğrenmeler daha çok bilişseldir. Uyarıcıya
İhtiyaç duyma organizmanın yemek yeme, su içme, oksijen alma ihtiyacı kadar Önemlidir. Organizmanın diğer gereksinimleri doyurulsa bile, uyarıcı gereksinimi karşılanmazsa ağır bilişsel bozukluklar ve kişilik bozuklukları gözlenebilir. Bunun için de zenginleştirilmiş çevrenin önemine işaret eder. Bununla birlikte Hebb, çok fazla gürültü, çok şiddetli ışık gibi gereğinden çok fazla duyusal uyarıcının da bilişsel fonksiyonları engellediğini belirtmektedir.
Özetle, nörofizyolojik temelli kuramlarda öğrenme, biyokimyasal bir değişme olarak açıklanmaktadır. Hebb, beyindeki devrelerin çalışma şekli bilinmeden Öğrenmenin doğasının anlaşılmasının mümkün olmadığını savunmaktadır. Hebb'e göre beyin, İnsan zekâsının, güdülenmenin ve öğrenmenin merkezidir.


1.3.0
Kullanım Şartları - İletişim - Öner
29 Temmuz 2014 Salı 15:41:31