FuSHeR ÜyePuan: 403 | Gönderilme Tarihi: 13 Ekim 2010 13:39:26
Bu senin kararındı Ajan Thorton; bütün olanlar tamamıyla senin suçun."
Yıl içinde gelen iki BioWare klasiği (Dragon Age ve Mass Effect 2) bize bir rol yapma oyununun (RYO) ne olduğunu yeniden göstermişti. Dragon Age, Baldur's Gate'in peşinden gitti, Mass Effect 2 ise ilk oyunun neredeyse tüm eksiklerini kapatarak yeni nesil bir RYO'nun nasıl olması gerektiği konusunda ders verdi adeta. BioWare'in "alt kolu" olarak yaşamına başlayan Obsidian ise kendilerine ait olan ilk oyunla bu iki deve kafa tutmak için kolları sıvadı ve Alpha Protocol ortaya çıktı.
Temelini biraz James Bond filmlerinden, biraz Diabolik'den, biraz da Splinter Cell, Mass Effect ve Metal Gear Solid'den alan Alpha Protocol, Michael Thorton isimli casusun hikâyesini konu alıyor. Alpha Protocol isimli, devletin kolayca reddedebilmesi için hiçbir hükümet elemanının bilmediği bir organizasyona dâhil olan Michael, kendini bir anda Suudi Arabistan'da Sheikh Shaheed'in peşinden koşarken bulur. Hikâyeyi bu kadarla sınırlandırmak istiyorum çünkü Alpha Protocol'un en güçlü olduğu yer hikâye ve onun sunumu. Hikâyeyi biraz daha açık edersem sizin oyun zevkinizi baltalamış olacağım; o yüzden burada durmam gerekli. Ancak hikâyenin sizi üç farklı şehre (Moskova, Taipei (Tayvan) ve Roma) götüreceğini, bu şehirlerde de türlü türlü işler çevireceğinizi söyleyebilirim.
Senaryoya oldukça fazla noktada müdahale edebiliyoruz ve bu müdahaleler oyunun sonuna kadar size artı veya eksi puan getiriyor. Bu şekilde oyunda -sıkı tutunun- 30'dan fazla son bulunuyor. Bir oyunda oyuncunun verdiği kararlar ilk defa bu kadar şiddetli hissediliyor. Alpha Protocol, Mass Effect'inkine benzer bir diyalog sistemine sahip. Karşımıza gelen 4 seçenek ile konuşmaya yön verebiliyoruz. Bu seçeneklerde ne söyleyeceğimizi değil, nasıl davranacağımızı seçiyoruz ve Michael o seçime göre konuşuyor. Zaman sınırlamasına da sahip olan bu sistem, oyuncuyu diyalogları iyi takip etmeye ve hemen karar vermeye zorluyor. Oyunun tek zorlayıcı yönü bu değil neyse ki...
"İçeri gir, planları bul, saldırıyı önle, arada sivilleri öldürme. Ne kadar zor olabilir ki?"
Oyunda üç farklı "mini oyun" karşımıza bol bol çıkıyor. Üçü de zaman kısıtlamalı olan bu mini oyunların zorlukları da "eh, zordu işte" seviyesinden "yok artık LeBron James" seviyesine kadar çıkabiliyor. Bu mini oyunları beceremezseniz alarm çalıyor ama benden size küçük bir tüyo: Yapamayacağınızı anladığınız anda mini oyundan çıkın (abort), bu şekilde alarmın çalmasını engellemiş olursunuz. Mini oyunlar sırasında Mass Effect'teki gibi zaman donmuyor, o yüzden çatışma sırasında uğraşmanız, müessesemiz tarafından tavsiye edilmemektedir. (:
Silah ve envanter veritabanı oldukça geniş olan Alpha Protocol karakter özelleştirmede sınıfta kalıyor. 4 farklı saç tipi, 7 farklı sakal tipi derken çok sınırlı bir Michael portföyümüz oluyor ancak bu durum (neyse ki) silahlarda geçerli değil. 4 farklı özelleştirme seçeneğinde onlarca farklı eşya emrinize amade oluyor. Ayrıca 8 farklı aygıtı da istediğimiz şekilde yanımıza alabiliyoruz. Bir RPG oyununun olmazsa olmazı olan yetenekler ise 9 farklı kategoride karşımıza çıkıyor. Yetenekler şöyle sıralanıyor: Stealth (Gizlilik), Pistols (Tabanca Uzmanlığı), Submachine Guns (Otomatik Silah Uzmanlığı), Shotguns (Pompalı Tüfek Uzmanlığı), Assault Rifles (Saldırı Tüfeği Uzmanlığı), Sabotage (Sabotaj), Technical Aptitude (Teknik Uzmanlık), Toughness (Dayanıklılık) ve Martial Arts (Yakın Dövüş Uzmanlığı). Hepsini aynı anda öğrenmek imkânsız olduğu için gözünüze kestirdiğiniz alanlarda ihtisas yapmak daha akıl karı çünkü ileri seviyede oldukça iyi (hatta gereğinden fazla iyi) skill'ler var ve oyunu çok daha kolay hale getirebiliyorlar.
"Alpha Protocol, seni koruyan tek şey Mike."
Obsidian gene Obsidian'lığını yapmış (nasıl yapıyorlar sormayın) ve böylesine güzel bir hikâyeyi odun animasyonlar, orta halli grafikler ve olmayan bir yapay zekâ ile neredeyse mahvetmiş. Oynanabilirliğin yerlerde sürünmesi akıl alır gibi değil. Aynen 5 metre ötenizdeki adamın sizi görmeyip 200 metre ötesindekinin size kurşun saydırması gibi (bu da oluyor arada sırada)... Dışarıdan oldukça akıllı gözüken, birbirleri ile haberleşen (veya haberleşir gibi görünen) yapay zekânın çatışmalarda bu kadar saçmalaması oyunun tüm havasını neredeyse silip götürüyor. Düşmanla aranızda on metre varken, tamamen açıkta olsanız dahi, yapay zekâ bir şekilde havayı taramayı başarabiliyor. Mass Effect 2'deki gibi bir cover sistemi mevcut ama böyle bir yapay zekâ (zekâsızlık) karşısında pek de lazım olmuyor diyebilirim. Yani uzun lafın kısası; çatışma namına bu oyun sınıfta kalıyor maalesef. Alpha Protocol'un kaybettiği bir başka yer ise oyunun oldukça fazla bug'a sahip olması. Oyununuzu sildirecek bug'lar yok çok şükür ama bir yerde takılma, cover arkasından ateş edememe, cover'dan çıkamama gibi durumları oyun boyunca birkaç defadan fazla yaşayabilirsiniz. Bunların yamalarla düzeltilmesini bekliyoruz tabii ki.
Elimizde RYO çılgınlarını delicesine mest edecek bir oyun var ama bu oyunun "tam" olabilmesi için kat etmesi gereken birçok konu da bulunmakta. Mass Effect 2'den daha iyi olan bu konu ve sunumu böyle bir teknik yoksunluğa kurban vermeyin ve Alpha Protocol'e bir şans tanıyın.
|