|
astırmaadamı ÜyePuan: 418 | Gönderilme Tarihi: 09 Aralık 2011 21:55:40 | # 1 Gerçekler acıtır
Gerçekler acıtır
Risksiz bir yaşam, oksijeni boş yere harcamaktır.
Karım en iyi arkadaşımla kaçtı. Arkadaşımı gerçekten özlüyorum.
Uyarı: Takvimdeki günler, göründüklerinden daha yakındır.
Bir mezartaşından alıntı: "Sana hasta olduğumu söylemiştim!"
Delirdiğim için acı çekmiyorum. Tersine her dakikasından zevk alıyorum.
Büyükbabam gibi, uyurken, huzurlu bir şekilde ölmek istiyorum; taşıdığı yolcular gibi çığlıklar atıp korkudan bayılarak değil.
Aptal olduğunun sanılması, ağzını açıp tüm şüpheleri yoketmekten daha iyidir.
Vicdan, günah işlemenizi engellemez. Sadece bundan hoşlanmanızı engeller.
Bir diplomat hiçbir şey söylemeden önce iki kere düşünür.
Karamsar biri asla hayal kırıklığına uğramaz.
Hayata dair tüm cevaplar televizyondadır.
Bart Simpson
Sürekli çalışıp, eğlenceye zaman ayırmamak sizi müdür yapar.
Daha önce de söylediğim gibi asla kendimi tekrar etmem.
Nefes almak sağlığın için zararlı olabilir.
Beklenmeyeni beklemek, beklenmeyeni daha beklenilir kılmaz mı?
Herkes cennete gitmek istiyor, ama ölmek isteyen yok.
Kim olduğun umurumda değil şişko! Hemen şu ren geyiğini çatımdan indir!
Bir zamanlar bir hayatım vardı… şimdiyse bir bilgisayar ve modemim.
Düşünüyorum, o halde varım. Galiba.
Düşünüyorum, o halde tehlikeliyim.
Tehlike anında, camı kırın. Bağırın. Kanamadan ölün.
Delilik kalıtsaldır. Size çocuklarınızdan geçer.
Ne yazık ki çok fazla avukat ve çok az kurşun var.
Sosyalizm, fakirliğin eşit dağılımıdır.
İntihar, öz eleştirinin en içten yapılmış şeklidir.
|
astırmaadamı ÜyePuan: 418 | Gönderilme Tarihi: 09 Aralık 2011 21:56:46 | # 2 Kamyoncu edebiyatı!
Kamyoncu edebiyatı!
Gözlerin var ya! Benim olacaksın delikanlıca..!
Gidişine kızlar, duruşuna yollar hasta!
Rampaların ustasıyım, gözlerinin hastasıyım...
Önünü görmeden sollama, evine acı haber yollama...
Sollama beni sollarım seni!
Kuzu kurdun, yol Ford'un...
Gözlerin güzel ama bakmasını bilmiyorsun...
Aşıksan vur saza, şoförsen bas gaza!
Sevene can feda, sevmeyene elveda...
Dünya dikenli bir hayat, sevenlerde mi kabahat?
Çilemse çekerim, kaderimse gülerim.
Alırsın Ford, olursun lord.
Şoför dediler vermediler.
Rampaların atmacası!
Gaz, fren, şanzuman; halimiz duman.
Aşk çekenin, yol gidenin.
Yaklaşma toz olursun, geçme pişman olursun!
Uzaktan seveceğim haberin olmayacak...
Sollama beni, mahçup ederim seni.
Tek rakibim Türk Hava Yolları!
Bir sabah uykusuna doyamadım bir de sana.
Sen de mi köfte?
Baban yalan söylüyo.
Ne diyorsak o!
Dünya delikanlı olsaydı yuvarlak olmazdı.
Ön tekersin çok şekersin.
Arabamız yok ki manitamız olsun, minibüsümüz var canımız sağ olsun.
Arabanın dizeli, sevdim köylü güzeli.
Alem bana, ben sana hasta!
Kurbanda koç, rampada Doç.
Şanzumanım 6 ileri, var mı seni seven benim gibi!
Farımı kırdın canın sağolsun, kalbimi kırdın yazıklar olsun...
Kamyonum kasasız, ayran mı içtik vefasız!
Geçme beni ezerim seni.
|
astırmaadamı ÜyePuan: 418 | Gönderilme Tarihi: 09 Aralık 2011 21:58:41 | # 3 Komik olaylar Bostancı minibüslerinden biri. Minibüs bir durakta daha duruyor ve yaşlı sayılabilecek bir teyze, çok şeker bir teyze, minibüse biniyor. Kapısı elle kapatılan minibüsün kapısını kapatıyor ama kapı kapanmıyor. Şoför; "Teyzecim biraz daha hızlı çek" diyor. Teyze tekrar yükleniyor kapıya, yine kapanmıyor. "Teyze biraz daha kuvvetli. Şöyle iyice çek." diyor şoför. Kadın hızlıca çekiyor, yine kapanmıyor kapı. Sonra şoför; "Teyze, kuvvetli kuvvetli... Şöyle kolundan tut kapının,iyice bir çek." diyor. Kadın kapıyı bir kere daha şöyle kuvvetlice çekiyor... Kapının camı kırılıyor. Yaşlı teyze minibüs şoförüne dönüyor ve; "Kusura bakmayın. Çok özür dilerim.Çok utandım." filan diyor. Şoför abim "Ne özrü be!!! Sittin kapıyı da pencereyi de, otur yerine."diyor. Tabi minibüste herkes dumura uğruyor. >>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>> Olayımız Sarıyer-Taksim minibüslerinde geçmekte... Kravatlı, düzgün giyimli bir adam inmek için ayağa kalkar; - Şoför bey. Mükemmel bir yerde inebilir miyim? (Herkes kopar) Minibüs sağa yanaşır. Şoför; - Tabi buyurun. Size layık değil ama... (Bu sefer daha beter) >>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>> Rumeli-Hisarüstü otobüsüyle Taksim'e doğru gidiyoruz. Adamın biri Beşiktaş dolaylarında gayet aceleci bir tavırla; "Kaptan orta kapıyı rica edebilir miyim?" diyor. Bizim şoför olaya hakim; "Tabi abi ayıp ettin. Al götür. Senden kıymetli mi?” >>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>Olay, Kadıköy-Pendik hattının güzide bir minibüsünde geldi başıma. Miraç Kandili'nin olduğu günün akşamüstü minibüste sakin sakin otururken bıyıklı, gözlüklü, zayıf bir adam bindi. Adam bu mübarek günde bizleri güldürmek için gönderilmişti. O, seçilmiş kişiydi. İneceği yere yaklaştığında ayağa kalktı; "Kaptan, mübarek bir yerde indirir misin?" dedi. >>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>> Yaşlı bir teyze benden kendisini karşıya geçirmemi istedi. Ben de tamam dedim. Trafik bayağı yoğundu. Biraz uzun sürdü geçmemiz. Neyse geçtik karşıya sağ salim. Kadın karşıya geçtiğimizde demez mi?; "Çocuğum benim, pazar torbalarım karşıda kaldı, onları getirir misin?" Ben de kös kös karşıya tekrar geçtim, aldım eşyaları geri döndüm. Bir baktım kadın yok! Allah Allah derken,meğersem kadın biraz ilerideki eve gitmiş. Balkondan bana sesleniyor; "Buradayım çocuğum." >>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>> Ben Lise 3'teydim o zamanlar. Acıbadem-Kadıköy dolmuşuna binmiş,hareket etmek için son bir kişiyi beklerken bir şahıs dolmuşa biner gibi yapıp sonra hemen önümüzde müşteri toplayan,ve bu konuda dolmuştan kesinlikle çok daha başarılı olan minibüse yöneldi. O güzergah üzerinde oturanlar dolmuşçularla minibüsçülerin nasıl birbirlerine kıl gittiklerini hatırlayacaklardır. Her neyse, bizim eleman minibüse yetişemeden minibüs gazladı gitti.Adam dolmuşa binmeye niyetlendiğinde de şoförle aralarında aynen şöyle bir diyalog geçti; Şoför; - Hayır kardeşim doldu. Yolcu; - Ama bir kişilik yer var! Şoför; - Sen git minibüse bin şerefsiz! Sonuç: Yolcu dumur, ben iptal. >>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>> Bir gün şehirler arası otobüsteyim. Ön koltuktaki velet Mamak çöplüğü gibi otobüsü metan gazına boğuyor.Bitişikte burun sinirleri felç olmak üzere olan kadın, hostu çağırıp bir şeyler söyledi. Host da şoföre... Şoförümüz mikrofondan şöyle bir anons yapmıştı; "Çocuğu osuran sayın yolcumuz... Lütfen çocuğunuzun şeyine mukayyet olunuz."Akabinde veledin annesi; "Ne yapsın çocuk tıpa mı taksın?" Arkalardan bir bey nazikçe; "Taksın hanımefendi..." >>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>> Geçenlerde Kadıköy'de salakça bir yere park etmiş olan bir arabaya, polis aynen şöyle bir anons yapmıştı; "34 ... ..., Kardeşim, sen park ettiğin yeri beğeniyor musun?"> >>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>> Bir gün 3-4 arkadaş Ankara Metrosu istasyonundayız bekliyoruz metroyu. Tam da okulların çıkış saati filan. Etraf hınca hınç dolu. Neyse 2-3 dk sonra metro geldi herkes hücum etti. Biz baktık alet çok doldu, bir sonrakine binelim dedik ve gittik oradaki banklardan birine oturduk. Daha tren gitmemiş.Bir ding dong ve anons;"İstasyonlarımızda gereksiz bekleme yapmak yasaktır."Biz sallamadık ne olacak filan derken bir ding dong daha ve ikinci anons;"Şişt gençler size söylüyorum binin lan trene..." >>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>> Avcılar yolu üzerinde Şükrübey durağı vardır. Bizim yurtta Şükrü diye bir eleman vardı. Yeni gelmişti okula. Amcam minibüse biniyor,oturuyor şoförün arkasındaki koltuğa. Bir süre sonra yolcular para uzatıyor. Hacışerif,Avcılar diye. Adamın biri de bizim elemanın omzuna dokunup; "Şükrübey uzatır mısın?" diyor.Bizimki dumur! Dönüyor arkasını adama bakıyor manalı manalı ama herifi bir türlü çıkaramıyor; "Nerden tanıyor bu herif beni." diye yol boyunca kurt döküyor. Adama bakıyor arada bir. Adam da kıllanıyor tabi ki.Neyse adamla konuşmamış. Yurda gelip anlattığında kopmuştuk. Öğrendi sonra durak ismi olduğunu. >>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>> Hazır Trafik Polisi ve megafon geyiğine girmişken tanık olduğum bir olayı anlatayım: Kadıköy'de akşam saatleri. Bir araba çekmiş kenara, içeride bir kız ve bir erkek araba kenara çekildiğinde ne yapılırsa onu yapıyorlar. Trafik Polisi megafonla; - Gençler yiyişmeyin, devam edin bakayım...
|
astırmaadamı ÜyePuan: 418 | Gönderilme Tarihi: 09 Aralık 2011 22:00:47 | # 4 Murphy'nin Kanunları Murphy'nin Kanunları
Murphy'nin Kanunları; aşk, teknoloji, ticaret, savaş, askerlik yani kısaca hayata dair söylenmiş sözler. Ama bu sözlerin bu kadar ilgi toplamasının sebebi, bir şekilde herkesin bunları kendine uyarlayarak benimsemesinden kaynaklanıyor.
Rivayete göre Yüzbaşı Ed Murphy, 1949'da Edwards Hava Üssü, California'da bir mühendis olarak çalışmakta. Üzerinde çalıştığı evirici (transducer) bir türlü çalışmayınca, Murphy'nin Kanunları olarak literatüre geçen ilk sözü söylüyor:
"Bir şeyin ters gideceği varsa, gider."
İşte Murphy'nin genel kanunları...
• Bir şeyin ters gideceği varsa, gider.
• Hiçbir şey göründüğü kadar kolay değildir.
• Her şey düşündüğünüzden daha çok zaman alır.
• Eğer birkaç şeyin kötü gitme olasılığı varsa, mutlaka en çok zararı verecek olan gerçekleşir.
Ve eğer bir şey kötü gidecekse, bu, başınıza gelebilecek en kötü zamanda gerçekleşir.
• Bir şeylerin kötü gitme olasılığının olmadığı zamanlarda bile mutlaka bir şeyler kötü gidecektir.
• Eğer bir şeyin ters gitmesi için 4 olasılık olduğunu fark edip bunlardan kaçınmak için her şeyi yapıyorsanız, o zaman hazırlıklı olmadığınız bir 5. olasılık mutlaka ortaya çıkacaktır.
• Eğer işleri kendi haline bırakırsanız, kötüden betere giderler.
• Eğer her şey iyi gidiyor gibi gözüküyorsa, mutlaka bir şeyleri atlamışsınız
|
astırmaadamı ÜyePuan: 418 | Gönderilme Tarihi: 09 Aralık 2011 22:03:08 | # 5 Nerenin Vatandaşı Olmak İstersiniz? Nerenin Vatandaşı Olmak İstersiniz?
Fransız olmanın faydaları
1. Geceyarısı TRT 2'de yayınlanan filmleri seyrederken altyazıları okumanız gerekmez.
2. Kendi nükleer silahlarınızı başka ülkelerde denersiniz.
3. Salyangoz ve kurbağa yiyebilirsiniz.
4. Kadınlar konuşmanıza bayılır.
5. Çirkin olsanız da sinema yıldızı olabilirsiniz.
İngiliz olmanın faydaları
1. Sıcak bira.
2. Wimbledon.
3. Geçmiste yaşayarak hala imparatorluk olduğunuzu düşünebilirsiniz.
4. Haftada bir kere banyo yaparsınız.
5. Madde dörde göre iç çamaşırı değiştirirsiniz.
Amerikalı olmanın faydaları
1. Seçmeseniz de bir kadın başkan ülkeyi yönetir.
2. Yeteri kadar paranız varsa istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz.
3. Dünyanın en garip kıyafetlerini giyseniz bile kimse kafasını çevirip size bakmaz.
4. Tanımadığınız herkese "merhaba" diyebilirsiniz.
5. Dünyanın en gelişmiş milletine mensup olduğunuzu düşünürsünüz.
İtalyan olmanın faydaları
1. Kürk giydiğiniz için utanmazsınız.
2. Makarna sıkıntısı çekmezsiniz.
3. İşe istediğiniz saatte gidersiniz.
4. İşten istediğiniz saatte gelirsiniz.
5. Ülke Sicilya'dan yönetilir.
Kanadalı olmanın faydaları
1. Yılın 12 ayı bahçede buz hokeyi oynamak.
2. Başbakan gençliğinde esrar çektiğini söyleyince oyu artar.
3. Fransızca konuşanlar İngilizce de konuşur.
4. Amerika fazla uzak değildir.
5. Kendinizi uyuyan dev olarak nitelendirirsiniz.
Avustralyalı olmanın faydaları
1. Büyük dedenizin dünyanın hiçbir ülkesinin kabul etmediği eli kanlı bir cani olduğunu bilirsiniz.
2. Soğuk bira içersiniz.
3. Plajda soğuk bira içersiniz.
4. Evde soğuk bira içersiniz.
5. Timsahları seyrederken soğuk bira içersiniz.
Hintli olmanın faydaları
1. Harika bir İngilizce.
2. Sabahtan akşama meditasyon.
3. Evde dolaşan maymunlar.
4. Bilgisayar uzmanı komşu.
5. Kamasutra.
Alman olmanın faydaları
1. Her işinizi Türklere yaptırırsınız.
2. Türklere "Merak etmeyin sizi Avrupa'ya alacağız" dersiniz.
3. Sıkılınca Türklerin evlerini yakarsınız.
4. Tarihinizden bahsetmezsiniz.
5. Çok sıkışınca "Suçluyum" dersiniz.
İspanyol olmanın faydaları
1. Amerikayı kılıçtan geçirmekle övünürsünüz.
2. Sahilleriniz Almanlar ve İngilizler tarafından işgal edilmiştir.
3. Gerisini zaten Araplar işgal etmişlerdir.
4. Sokakta boğalar koşar.
5. Kadınları etkilemek için dar pantolon giymek zorundasınız.
Türk olmanın faydaları
1. İçten ve dıştan bütün saldırılara, enflasyona, trafik canavarına, komşularına, Avrupa'ya ve bütün dünyaya rağmen asırlardır ayakta kalarak doğal seleksiyonun yarattığı en güçlü millete ait olmanın tadını çıkartırsınız.
2. Bütün dünyanın kaos olarak tanımladığı durumlarda kendinizi evinizde hisseder, huzur içinde yaşarsınız.
3. Dünyanın en güzel plajlarında, dünyanın en güzel manzaralarına karşı denize girer, bununla da kalmaz denizde, kuyuda soğutulmuş karpuz yersiniz. Hatta akşama rakı, yanında meze istersiniz.
4. Radyo dinlerken duyduğunuz bir parçayla kaderinize küser, ağlamaklı olur, ondan sonraki parçayı duyar kalkar fıkır fıkır oynarsınız.
5. Her sabah vatanı kurtarmak üzere yeni bir senaryo ile uyanır, bugünün işini yarına bırakarak yatarsınız.
|
astırmaadamı ÜyePuan: 418 | Gönderilme Tarihi: 09 Aralık 2011 22:06:50 | # 6 Yan Etkiler Sözlüğü
Yan Etkiler Sözlüğü
Sadece ilaçların yan etkileri olduğunu sananlardansanız, yanılıyorsunuz. 'Vole'li programların 'önemli şahsiyetleri'nden, gündemi oluşturan gazete manşetlerine ve binbir ıvır zıvıra kadar hayatımızın diğer alanlarına yayılan 'yan etkiler' bizi adeta kendilerine bağımlı hale getirmiş. Ne diyelim Allah kurtarsın!
Televole: Aç karnına seyredilirse komünist yapar!
Boks: Minik kız çocuklarına yaptırıldığında, seyredenlerin beyninde kalıcı hasarlara yol açar!
Avrupa Birliği: Kökleşmiş ülke sevgisini, kıta sevgisine dönüştüreceği için duygusal bozukluğa neden olur!
Sosyalizm: Zamanında terkedilmediğinde maddi kayba yol açar!
Kapitalizm: Yan etkisi yoktur, bizzat öldürücüdür!
Kopyalama: Salak sayısını iki katına çıkarma riski taşır!
Vatan: Uğrunda ölmek, üstünde yaşamaktan daha cazip hale
getirilebilir!
Futbol: Haluk Ulusoy!
Hıncal Uluç: Ertekin'in barına gidip "Tavuk Suyuna Çorba" istemek gibi davranış bozukluklarına yol açabilir!
Garibanizm: Sermaye yanlılarında sinir bozukluğu yaratır, vicdan travmasına sebep olur!
Reha Muhtar: Mantık manyağı yapar!
Tasarruf: Abartıldığında, tarihteki 16 devlette bile indirime götürebilir!
Demet Şener: Ebru Şallı!
Ebru Şallı: Demet Şener!
Ali Kırca: Samatya hastası yapar!
Uğur Dündar: Belge delisi yapar!
Dinç Bilgin: Ceketsiz gezdiğinde tehlikelidir!
Zafer Mutlu: Büyük oyunun büyük figüranı olma saplantısına yol açar, oysa büyük olunca figüran olunmaz!
Aydın Doğan: İstese "Medya" lafını herkese unutturur!
Ertuğrul Özkök: "Haftada bir duygusallık" sendromuna yol açar!
Sivillik: İnsanın aklına askerliği getirebilir!
Yaşar Nuri Öztürk: Hem müslüman hem laik olmak için, hem kel hem de arkadan uzun saçlı olmak gerekiyormuş sanısına neden olabilir!
Trafik: Bir yere gidememenin, organize sanayi biçimi almış halidir!
Aşk: İnsan varolmayana inanır hale gelebilir!
Seks: İnsan varolana bile inanmaz olabilir!
Sınır: Öbür tarafı merak ettirir!
Alkol: İçmeyene hatıra olur!
Sigara: Ömrü azalta azalta bırakır, bir anda bırakmayı başaramaz!
Ankara: Pencereyi açık unutursan, çok "kurum" yapar!
İzmir: Tüm güzelliğine rağmen, İstanbul için kostümlü provadır!
İstanbul: "Kaçak ülke" gibi çalışan şehirde yaşamak denge bozar!
Melike Öcalan - Vatan Şaşmaz: Karıştırılıp seyredildiğinde mide ağrısı yapar!
İsmail Türüt: Herhangi başka birşey özlemi doğurur!
Fatih Terim: Bir Türk'ün, ancak çok çalışarak bir başka ülkede ünlü olabileceğini gösterdiği için yıldırır, iyice miskinliğe iter!
Cotarelli: Bir İtalyan'ın çok çalışmadan da bir başka ülkede ünlü olabileceğini gösterdiği için morali daha da bozar!
Akıl: Bağımlılık yapar, deliliği bile onunla anlayabiliriz!
Resim: Kenan Evren!
Müzik: Hülya Avşar!
Tiyatro: Yolsuzluk oyunumuzun başlamasına az kalabilir!
Televizyon: Reklam tiplerinin yüzünü, ailenden daha fazla görmene yol açabilir!
Gazetecilik: Uygun tip bulunur, ünlü edilir, sonra gazetede işe alınır! "Gazetecilik yaparak ünlü olmanın yerini, önce ünlü olup sonra gazetecilik yapmak alıyor" düşüncelerine neden olur!
Mizah: İzah'la kafiye olup, format haline gelme tehlikesi barındırır!
|
astırmaadamı ÜyePuan: 418 | Gönderilme Tarihi: 09 Aralık 2011 22:10:05 | # 7 Öğrenci geçmeli mi?
Öğrenci geçmeli mi?
Bu soru Kopenhagen daki bir Ünviversitenin fizik sınavından alınmıştır:
Bir gökdelenin yüksekliğini barometre ile nasıl bulursunuz?
Ögrencilerden birinin cevabı:
"Barometrenin ucuna bir ip bağlarsınız. Sonra gökdelenin tepesinden asıp sallarsınız. Barometre yere değdiğinde ipin boyuyla barometrenin boyunun toplamı gökdelenin yüksekliğini verecektir."
Bu oldukça orijinal cevap hocayı çileden çıkartmaya yetti ve öğrenci dersten kaldı. Öğrenci cevabının doğruluğu konusunda itirazda bulundu ve üniversite durumu çözmek için başka bir hoca gönderdi.
Yeni hoca, cevabın aslında doğru olduğuna, fakat kayda değer bir fizik bilgisinin varlığını göstermediğine karar verdi. Sorunu çözmek üzere öğrenciyi en azından asgari bir temel fizik bilgisi olup olmadığnı anlamak için, ona altı dakika vererek sorunun sözlü cevabını vermesi kararını aldı. İlk beş dakika, genç sessizliğe gömüldü. Alnı düşünceden kırış kırış olmuştu. Hoca zamanın tükenmekte olduğunu hatırlattığında genç çeşitli cevaplarının olduğunu, fakat hangisini kullanacağına karar veremediğini söyledi. Tekrar acele etmesi tavsiye edilince genç söyle cevapladı:
"İlk olarak, barometreyi gökdelenin tepesine çıkartıp kenarından aşağı bırakıp yere inene kadar geçen süreyi ölçersiniz.
Binanın yüksekliği
H = 0.5 x g x t2
formülü uygulanarak hesaplanabilir. Fakat barometre için kötü bir seçim."
"Veya güneş parlıyorsa, barometrenin yüksekliğini ölçersiniz. Sonra onu bir yere dikip gölge uzunluğunu ve sonra da gökdelenin gölge uzunluğunu ölçebilirsiniz. Bundan sonrasi basit bir orantıyı çözmek olacaktır. "Fakat bu konuda gökbilimsel bir cevap istiyorsanız, barometrenin ucuna bir sicim bağlayıp onu bir sarkaç gibi sallandirabilirsiniz. Önce yer seviyesinde, daha sonra da gökdelenin tepesinde. Yüksekliği,
T=2¶² kvk (I/g)
formülündeki farktan yararlanarak bulabilirsiniz.
"Yahut da gökdelenin dışarısında bir yangın çıkış merdiveni varsa, barometreyi bir cetvel gibi kullanarak yukarıya çıkarken gökdelenin boyunu barometre yüksekliği biriminden sayıp bunları toplayabilirsiniz."
"Eğer ille de sıkıcı ve ortodoks olmak istiyorsanız, tabii ki barometre ile gökdelenin tepesindeki yer seviyesindeki basıncı ölçer, milibar cinsinden çıkan farkı feet'e çevirebilirsiniz ve yüksekliği bulursunuz. Ancak bizler daima zihnin bağımsızlığı ve bilimsel metodlar kullanma konusunda teşvik edildiğimiz içindir ki, en iyi yol şüphesiz hademenin kapısını çalmak ve yeni bir barometre isteyip istemediğini sorarak, gökdelenin yüksekliğini söylemesi durumunda, ona bu barometreyi vereceğimizi söylemek olurdu."
Sizce öğrenci geçmeli mi kalmalı mı?
Öğrencinin adı: Niels Bohr, Fizik'te Nobel ödülü kazanan tek Danimarkalı.
|
Sayfalar: 1 2[3] |
|